16 Nisan 2009 Perşembe

Creep

creep(krip) nedir?
creep(krip) bir radiohead şarkısıdır. aynı zamanda bir tabaka hareketidir. adından da anlaşılacağı üzere yavaş bi harekettir. herneyse.
son zamanlarda bedenime ve zihnime hükmeden adını koymayı beceremediğim bir durum var. kimi zaman miskinlik der gibi oluyorum, kimi zaman da isteksizlik diyesim geliyor. kendi kendime duruma bu isimleri koymamın tabi ki geçerli sebepleri var. miskinlik diyorum, çünkü yataktan kalkmak istemiyorum, evden dışarı çıkmak adeta bir zulüm gibi geliyor. isteksizlik diyorum, çünkü o çok sevdiğim okula gidesim gelmiyor, dışarı çıktım diyelim bi yerde oturup bi bira bile içmek istemiyor canım. öyle saçma sapan bir durum. emin olduğum şey ise bu durumun bir bütün olarak bünyemde mutsuzluk duygusu yaratıyor olması. evet. tam bir mutsuzluk.
şu saatlerde yaklaşık olarak bir aydır mutsuzum. öyle bi mutsuzluk ki kendimden mi uzaklaşıyorum yoksa ben aslında bu muymuşum da kendime yaklaşıyorum onu bile kestiremez oldum.
söyleyecek fazla bişey de bulamıyorum. miskinlik ağır basıyor şu anda. birazdan yatağa doğru hareket edeceğim ve yatacağım. yarın yine 10 da kalkacağım. ve tam o saatlerde isteksizliğim ağır basacak ve 1 deki derse gitmemeye karar vereceğim. ama gitmezsem kalacağımı bildiğimden bir creep(krip) misali yavaşça hareket edip geç de olsa derse gireceğim.

22 Mart 2009 Pazar

İşaret Parmağı Sorunsalı

Seçimler yaklaşıyor ve ben hayatımda ilk defa oy kullanacağım. Peki işaret parmaklarımın kiminle sorunu var!? Geçenlerde sağ elimin işaret parmağı yanmıştı, su toplamıştı falan. Tam da düşünüyordum mürekkebi sağ ele mi döküyolar acaba yoksa sol ele mi diye. Derken elimin su toplamış yeri yavaş yavaş geçti. Az önce üstündeki deriyi de yoldum. Altından ilginç mor bi deri tabakası çıktı ama acımıyor. Peki ya sol elim. Onun nesi var?
Şöyle anlatayım. Dün ders çalışmaya çalışırken çok uykum geldi. Saat 5 gibi yatıp uyudum. 12'de kalkmak için alarm kurmuştum ama kalkamadım uyandığımda saat 4'tü. Herneyse. Kalktım, duş aldım. Karnım acıkmıştı. Kendime güzel bişeyler hazırladım yemek için. Herşey hazırdı. Sadece ekmek alıp odamda Friends izleyerek yemeğimi yiyecektim. Ne olduysa o anda oldu. Elime güzel kocaman ucu testere gibi olan ekmek bıçağını aldım, ekmeği kesmeye başladım. O anda bişey oldu. Bıçak ekmeğin üzerinden kaydı gitti, elime çarptı. Aslında hiç canım yanmamıştı. Ama elime baktığımda, canımın yanması gerektiğini anladım. Henüz kanamaya başlamamıştı. Tam o anda sol işaret parmağımın, tırnağının sağ tarafındaki et parçasının, yanındaki et parçasından ayrılmak üzere olduğunu gördüm. Sonra kanlar akmaya başladı. Yara baya bi derindi..
Normalde bünyemin kan görmekle ilgili hiç bi sorunu yoktur. Ama o anda karnımın aç olmasıyla mı yoksa yeni uyanmış olmamla mı alakası olduğunu anlamadığım bi baş dönmesi, göz kararması sardı vücudumu. Bayılmamak için hemen bi yere oturdum. Yetmedi. Sonra, gözlerimin kararmasına aldırmadan odama, yatağıma doğru koşmaya başladım. Neredeyse hiç birşey görmemeye başladığım anda yatağa yetiştim ve kendimi yatağa attım. Elime baktım. Hala kanıyordu. Sanırım yalnız olmanın da etkisiyle korkmaya başladım. Sonra cesaretimi toplayıp elime yarabandı falan bulmaya gittim. Kanamanın durduğunu o anda farkettim. Ama kanın durması, beni normal halime çevirmişti, tekrar birbirine yapışan dokuları ayırıp yaranın derinliğine bakmak istiyordum. Denedim. Tabi ki tekrar kanamaya başladı. Kendi kendime bunu tekrar denememek için söz verdim. Yaranın üzerine ilaç sürüp yarabandıyla parmağımı sardım. Sanırım biraz daha kanadı.
Hazırladığım yemeği yiyemeden bunlar başıma geldiği için sinir olmuştum. Mutfağa gittim. Yemek soğumuştu. başım hala biraz dönüyordu. Bi şeyler yemem gerekiyordu. Bende yedim. Yerken Friends bile izledim. Hem de iki bölüm. Şimdi iyiyim. Tek sorun bilgisayarda bişeyler yazarken işaret parmaklarımı kullanamamam. İkisi de havada, monitöre bakıyorlar..

18 Mart 2009 Çarşamba

The One With Phoebe's Cookies

bi şeyler yapmam lazımdı bugün modern sabahlar söyleşisi için. ama yapamadım. olmadı. yemedi. ya kalırsam diye çok pis tırstım ve laba girmeye karar verdim. peki girdim de ne oldu. ne mi oldu? hayatımın bundan önceki kısmında; örneğin ilköğretimde falan, hayatımda sadece 'Türkiye'nin JEOpolitik konumu' şöyledir, böyledir diye geçen ve hep öyle kalacağını sandığım JEO kelimesi hakkında yeni şeyler öğrendim. ve bir kez daha anladım ki bi daha da hayatımdan çıkmayacak bu kelime. hatta belki bi kaç yıl sonra, sonuna 'log' getirip adımın başına bile koyabilirim. Jeolog Duygu Tüfekçi. nası ama çok karizmatik dimi.
ama şu anda sonuçta ben de bi gencim. okulu pek sallamıyorum falan. yani her ne kadar tabakaların eğimlenmesi, bükülmesi, kırılması hayatımın geri kalanını belirleyecek olsa da, hiç bi şekilde fiziksel labını affetmemi sağlamayacak.
sabah ege kayacan, fahir öğünç oktay demirci'nin programdan sonra kebap yiyip, sonra bizim okula gelip, yağlı dudaklarını öğrencilerin beğenisine sunarak, bir söyleşi yapacaklarını bilmeme rağmen, hiç bi zaman bunlar gerçekleşti mi bilemeyeceğim. ve tüm bunların yüzünden fiziksel labını hiç affetmeyeceğim sanırım...

bu arada akp evin kapısına karanfil falan bırakmış noluyoruz lan?!

The One with Monica's Thunder

friends'te son izlediğim bölümün adı bu. evet ben bugün okula gitmedim ve sanırım 7 bölüm friends izledim. sadece bununla kalsa yine iyi tabi bi tane de film izledim. peki kızılay'dan dönerken kendi kendime verdiğim sözler bunlar mıydı? evet değildi tabi ki. demiştim ki eve giderim, etrafı toplarım biraz, bi duş alırım, sonra da oturur adam gibi kimya çalışırım. saatlerce çalışmamak için bahane üretmemin sınırı yokmuş, bunu anladım.
ama şimdi bunların sorumlusu da bi tek ben olamam ki 6. sezonun son bölümlerinde dehşet şeyler oldu. chandler monica'ya evlenme teklif etti, ross ve rachel tekrar birleşir gibi oldu falan. ama tabi dizinin 10 sezonunu da daha önce izleyen ben değildim. hayır geçen hafta lost da izleyemedik, onun eksikliği de var. haliyle bir ya da iki bölüm friends kesmiyor lost'suz bünyeyi. ben ne yapabilirim ki.
o değil de daha kötü bi şey oldu. yarın okula modern sabahlar ekibi geliyormuş. tesadüfe de bakın ki, tam da benim fiziksel lab.ımın saatinde. korkuyorum bi yerlerde beni sevemeyen birileri mi var diye. nasıl bi şanstır anlamadım. yarın dediğimiz de bugün olmuş artık bu arada.
dün sabah uyanmamın tek sebebi radyoda okulumun adını duymamdı. artık sabah derse girip öğlen girmemenin ve aynı zamanda dersten kalmamanın bi yolunu bulmam lazım. ege-fahir-oktay üçlüsünü görmeden gidemem buralardan.bi şeyler yapmam lazım.

tabi bu arada kimya yalan oldu, arada kaynadı gitti. bari konulara falan bakiim uykum gelmezse.